Haberler

''Adaletten kaçan biri olsaydım burada olmazdım''

Haber Tarihi: 14 Ara 2014

''Adaletten kaçan biri olsaydım burada olmazdım''

Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı,başlatılan operasyonkapsamında gözaltı için Zaman gazetesi binasına gelen polislerin protestolardan dolayı küsüp gittiğini iddia etti. Dumanlı yaptığı açıklamada, “Adaletten kaçan bir insan olsaydım burada olmazdım. ‘Kendisi gelsin’ demiş. Gözaltı ve arama kararı varsa ben niye geleyim? Sayın müdürüm! Lütfen gelin ve emanetinizi alın!” dedi.

Sabah saatlerinde polislerin Zaman gazetesi binasına gelip bir süre sonra ayrılmasının ardından Ekrem Dumanlı, avukatı ile birlikte basın açıklaması yaptı. Dumanlı, “Avukat beyin de söylediği gibi İstanbul Adliyesi’nin önüne gittik. Kendileri Başsavcı Hadi Bey ile görüştüler. Hakkımızda herhangi bir soruşturma, herhangi bir adli kovuşturma olup olmadığın sordular. Onlar da bize yazılı olarak ‘böyle bir şey yok’ dedi. Hem sözlü olarak söylediler, hem yazılı olarak. Sorumuzu sorduk, cevabımızı aldık. ‘Hakkımızda herhangi bir soruşturma var mı?’ dedik. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, yılların savcısı Hadi Bey ‘yok böyle bir şey’ dediği gibi bir de yazılı belge verdi. Fakat Cuma günü akşam üzeri böyle bir yazı veren adliye, hemen bir gün sonra hakkımızda bir soruşturma olduğuna dair dedikodular çıktı ve tahakkuk etti.” diye konuştu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nun yalan söyleyeceğine ihtimal vermediğini ifade eden Dumanlı, “Başsavcı Beyin –ki ben kendisini uzun yıllardan beri tanıdığım 1-2 savcıdan biridir. İyi bir Beşiktaşlıdır, dürüst bir kanun adamıdır diyebilir- fakat ya yalan söylüyor, yalan söyleyeceğine ihtimal vermiyorum. Yahut başsavcının haberi olmadan bir takım işler oluyor. 17 Aralık soruşturmasında ‘başsavcının haberinin olmasına gerek yok’ dendiğinde kıyameti koparanlar ‘nasıl başsavcının haberi olmadan soruşturma yapılabiliyor?’ diyenlerin şimdi aynı sözleri söylemesini istirham ederiz.” ifadelerini kullandı.

Dumanlı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hakkımızda bir soruşturmanın tahakkuk ettiğinde gazeteye geldik, tweet attık. Fotoğraflarımızı kamuoyu ile paylaştık. Dedik ki ‘biz buradayız, eğer hakkımızda herhangi bir şey varsa buyurun gelin, hukuki işlemleri seve seve beraber yapalım’ Sabahın ilk ışıklarında emniyetten bir ekip geldi. Biz de hazırlandık, giyindik. Düğüne gidiyor gibi adliyeye gidelim dedik. Biz düğüne gidiyor gibi hazırlandık ama düğündeki heyecanı tahmin etmeyen, edemeyen, buraya bizi almaya gelen beyefendiler en insani en demokratik, hiçbir temas olmayan, sadece ‘özgür basın susturulamaz’ diye mesleki dayanışmada bulunan arkadaşlarımızın tepkisine adeta ‘ben küstüm gidiyorum’ diyerek bırakıp gitmeye kalkıştılar. Ben de ‘arkadaşları gelsin’ dedim. Biz kanundan kaçsaydık zaten burada beklemezdik. Ama ikna edemedi avukat beyler. ‘Kendisi gelsin’ gibi bir şey söylemişler. Beni niye kendim geleyim? Siz arama emri çıkarmışsınız, gözaltı kararı çıkarmışsınız. Arama yapacağın yer burası. Gözaltına alınacak insan da burada sizi bekliyor. Neden küsüp gidiyorsunuz? Buraya teşrif eden emniyet yetkilisinin adını sanını bilmiyorum. Ünvanını bilmiyorum ama kendisine hitap etmek istiyorum, ‘Sayın müdürüm! Lütfen gelin ve emanetinizi alın’ burada sizi bekliyor.”