Haberler

Ekrem Demiröz'den sert açıklamalar

Haber Tarihi: 14 Kas 2014

Ekrem Demiröz'den sert açıklamalar

Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz, haksızlığa karşı çıkmak isteyenlerin eskiden ‘Komünist misin’, şimdilerde ise ‘cemaatçi misin’ diye suçlanarak susturulmak istendiğini söyledi.

Son olarak polislere yönelik İstanbul merkezli düzenlenen operasyonu değerlendiren Demiröz, "Ben hiçbirini tanımam. Beni de ilgilendirmez, muhataplarına bakmıyorum çünkü. ‘Vay efendim sen buna karşı çıkıyorsan, cemaatten yana misin’ gibi tuhaf bir algı oluşturulmaya başlandı. Biz bunu geçmişte gördük. Yapıldığı zaman, ‘Sen komünist misin’ diye muhalifleri susturma yollarından bir tanesine dönüştürülmek isteniyor. Çok net söylüyorum; polislerin kim oldukları, isimleri, nitelikleri, hangi aidiyet duygusu içinde oldukları beni ilgilendirmiyor. Suç işleme ihtimallerini de önümüze koyarak söylüyorum; öyle dahi olsalar bu insanlara hukuk uygulanacak, herkese uygulanan hukuk kurallarıyla yargılanmalı, sorgulanmalı ve biz yapılan hukuksal uygulamaların dürüst, namuslu, adam gibi olduğuna inanmalıyız ki Türkiye’de yargı ve hukukun bir şansı olsun." dedi.

Baro Başkanı Ekrem Demiröz,İstanbul merkezli düzenlenen ve gözaltına alınan 17 polisin de serbest bırakılmasıyla sonuçlanan operasyona yönelik sorularını cevaplandırdı. “Kaygılarımız var” diyen Baro Başkanı Demiröz, şunları kaydetti: "Bir süre önce şimdiki Cumhurbaşkanımız ve dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bir cadı avından bahsetti. Gelişen süreç bu cadı avı sözünün rastgele söylenmediğini, bunun hukuktaki karşılığını amaçlayan ve gösteren bir işaret olduğu da açığa çıktı. Sulh ceza mahkemeleri kapatıldı, dosyalar Asliye Ceza Mahkemeleri'ne aktarıldı. Bin 100’e yakın sulh ceza mahkemesi vardı. Bin 100 mahkemeyi ki bazı mahkemeler çift hakimliydi, tüm bu mahkemeleri denetlemeye hiçbir iktidarın gücü buna yetmez. Bunları kaldırıp yerine çok az daha sayıda sulh ceza hakimliği kurup, tutuklamaları, tahliyeleri bu hakimlikler kanalıyla takip etme fikri hiçbir hukuk sisteminde, demokratik yapılanmada olmaması gereken bir durumdu. Önce bunu gerçekleştirdiler. Sonra daha vahim bir şey oldu; özel yetkili mahkemelerin durumunu da aşan bir şey şu; aklamak ya da ‘özel yetkili mahkemeler iyiydi’ demek için söylemiyorum ama; heyetlerin verdiği kararları bir tek hakime indirgediler. Ayrıca savcılara önceden diğer özel yetkili savcılarda olduğu gibi Türkiye’nin her yerinde operasyon yapma hakkı tanındı. O zaman, söz geçirebileceğiniz, talimatlarınıza ‘hayır’ demeyecek bir savcıyla Türkiye’de yapamayacağınız şey yok demektir. İşte son operasyonda ülkenin farklı illerinden herkesi İstanbul’a toplayıp olasıdır ki; bazı illerde elde edilemeyen tutuklamaları İstanbul merkezli hal etmek ve bunları tutuklamalara dönüştürmek."

"TEHLİKELİ GİDİŞİ İKTİDAR HIRSLA SÜRDÜRMEK İSTİYOR"

Gözaltına alınan polislerin ne yapıp, yapmadıklarının farklı bir konu olduğuna dikkat çeken Başkan Demiröz, "Suç işlemiş de olabilirler. Ama ben o insanlara yönelik operasyonların ve usul uygulamalarının yasaya uygunluğunun peşindeyim. Ben muhatapla ilgilenmiyorum. Muhatap; solcu olur, cemaatçi olur, sağcı olur, AKP’li olur, hayır, bizim peşinde olduğumuz şey; bu insanlara uygulanan hukukun kriterleri nedir? Biz, herkesin adil yargılanma hakkının güven altında olmasını istiyoruz. Ve gelişmeler insanların adil yargılanma haklarının ihlal edildiği konusunda bizde kuşkular yaratıyor. Tüm mesele şu; belli bir iradeye terk edilmiş hürriyetlerin bu ülkede yaşayan insanlara yönelttiği tehdidi insanlarımızın görmesi gerekir. Üzülerek söylüyorum, yeni bir yargı paketi komisyondan geçti. Danıştay ve Yargıtay’da daireler artırılıyor. Bu tür yapılanma değişimlerin uzun süren çalışmaların ürünü olmalıdır. Yoksa ihtiyaçlara göre; oradaki belli yönlendirmeleri rahat yapabilelim diye hesaplanmış yapılanmalar, sadece iktidarın değil bu ülkenin de ayağına dolanır. Görüyoruz işte; bütün yargıyla yapılan oynamaların ve insanlara yönelik hak ihlallerinin getirdiği sonuç; yargının itibarsızlaştırılması oldu. Bu tehlikeli gidişi iktidar hırsla sürdürmeye devam ediyor. Siyasetin yargıya bu yaptıkları bizi gerçekten kaygılandırıyor." diye konuştu.

HAKSIZLIĞA KARŞI ÇIKANLAR, ÖNCEDEN KOMÜNİST, ŞİMDİ CEMAATÇİ DİYE SUSTURULUYOR

Vatandaşların, kimin olduğuna bakmadan haksızlığa karşı çıkmaları gerektiğine vurgu yapan Bursa Barosu Başkanı Demiröz, şöyle devam etti: "Giderek şu algı da yerleştirilmeye çalışılıyor; işte mevcut bu durumu eleştirince kim muhatapları; cemaatçi polislermiş! Ben hiçbirini tanımam beni de ilgilendirmez muhataplarına bakmıyorum çünkü. ‘Vay efendim sen buna karşı çıkıyorsan, cemaatten yana mısın’ gibi tuhaf bir algı oluşturulmaya başlandı. Biz bunu geçmişte gördük. Yapıldığı zaman, ‘Sen komünist misin’ diye muhalifleri susturmaya yollarından bir tanesine dönüştürülmek isteniyor. Çok net söylüyorum; polislerin kim oldukları, isimleri, nitelikleri, hangi aidiyet duygusu içinde oldukları beni ilgilendirmiyor. Suç işleme ihtimallerini de önümüze koyarak söylüyorum; öyle dahi olsalar bu insanlara hukuk uygulanacak, herkese uygulanan hukuk kurallarıyla yargılanmalı, sorgulanmalı ve biz yapılan hukuksal uygulamaların dürüst, namuslu, adam gibi olduğuna inanmalıyız ki Türkiye’de yargı ve hukukun bir şansı olsun. Cadı avı diye tanımlanan ve böyle sürdürülen uygulamalara bir an önce son verilmeli, iktidar yargıyı ve hukuku sopa olarak kullanmaktan vazgeçmeli."

‘BEN BÖYLE DERSEM, FALAN ZANNEDİLİRİM’ ALGISI YERLEŞTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR

Bütün olanları halkın kendi dışında gördüğünü dile getiren Baro Başkanı Demiröz, "Başına gelmedikçe. Zaten bu ülkenin en büyük problemi empati yeteneği. Oysa Türkiye’de bir kişi haksızlığa uğrasa, hepimiz haksızlığa uğramış oluruz’ duygusunu edinmedikçe bu ülkede yapılan haksızlıklara susmaya, hatta algılar nedeniyle de ‘oh oldu’ demeye devam ederiz. Ama bu haksızlıklar bize yöneldiği gün işte o zaman insanlar ne olduğunu anlayacak. Hukuk camiasında böyle bir algı olabilir. Bu tür haksızlıklara karşı çıkmanın cemaatle özdeşleşmek, cemaatin polislerine taraf olmak gibi bir algı kaygısı olabilir. Hayır, ben ne cemaati bilirim, ne dinsel oluşumu ne AKP’yi. Herkes hukukun önünde hesap verecek. Cemaat denilen yapılanmanın bu olayda rolü neyse, hukuksuzlukları neyse hukuk önünde bunun hesabını verecek, AKP' de verecek. Biz yaptıysak biz de vermek zorundayız. Kimsenin suç işleme ayrıcalığı yok, ama önce biz hukuk kurallarını dürüst ve namuslu uygulayalım. Hiç kimse böyle bir algıya kapılıp, ‘Ben böyle desem, falan zannedilirim, böyle olursa şu algıya yol açarım’ diye haksızlıklara boyun bükülmesin, bugün bu adamlar, yarın kendi insanlarımız ya da komşumuz ya da kendimiz. Herkes aklını başına alsın." dedi.